Sakarya’nın Adapazarı ilçesine bağlı Tuzla Mahallesi’nde yaşayan İhsan ve Aynur Özcan çiftinin en büyük evladı olan 38 yaşındaki Murat Özcan, çocukken geçirdiği ateşli hastalık sonucu engelli hale geldi.
İki eli kalem tutmadığı için okula alınmayınca kardeşinin desteği ve kendi çabasıyla okumayı öğrenen, ilkokul, ortaokul ve liseyi de dışarıdan bitiren Özcan, yakınlarından etkilenerek illüstrasyon sanatıyla ilgilenmeye başladı.
Kullanabildiği tek eliyle bir grafikerin 30 dakikada çizdiği çalışmayı belki haftalar, aylar sonra bitirmek zorunda kalan Özcan, azmi ve kararlılığıyla çevresine örnek oluyor.
Yaşadığı, gözlemlediği olayları sanatına yansıtan, çalışmalarını destek görmesi halinde zaman zaman sergileme imkanı bulan Özcan’ın en büyük hayali, üniversite okuyup kendisini bu alanda daha fazla geliştirmek.
SAATLERCE ÇALIŞMASI GEREKİYOR
Hayatını annesine bağlı olarak sürdüren engelli Murat Özcan (38), AA muhabirine yaptığı açıklamada, küçük yaşlardan itibaren elleri kalem tutmadığı gerekçesiyle okula alınmadığını söyledi.
Marmara depreminden sonra evde ders çalışan bir akrabasından etkilenerek, zaman içerisinde okumayı öğrendiğini aktaran Özcan, “Diploma almak istedim ama ellerim tutmadığı için okula gidemedim. Kalemle normal bir insanın yaptığı şeyi yapamıyorum. Bilgisayar faresini bile zorlukla kullanıyorum. Bazen aylarımı alıyor, saatlerce çalışmam gerekiyor.” diye konuştu.
Özcan, illüstrasyon sanatına akrabası ve kardeşleri sayesinde ilgi duymaya başladığını dile getirerek şunları kaydetti:
“Ben de ‘Grafiker olacağım.’ dedim. Grafikerlik hız isteyen bir şey, süratle bir şeyi yapmanız gerekiyor. Bir şeyi çizene kadar günler geçiyor, normal bir insanın bir saatte ya da yarım saatte bitirdiği şeyi ben 1-2 haftada, bazen 3-4 ayda yapabiliyorum. Mesela bir proje vardı, o proje 1,5 senemi aldı. O nedenle grafikerlik yapamadım.”
“DÜNYAYA BOŞ OTURMAYA GELMEDİK”
İki elinin tutmadığını, sağ tarafını hiç kullanamadığını anlatan Özcan, illüstrasyon çalışmasıyla engellilerin de bir şeyleri başarabileceğini göstermek istediğini ifade etti.
“Bir şekilde üretime katkımız olsun istiyorum.” diyen Özcan, “Bu dünyaya boş oturmaya gelmedik. Ölüp gittiğimizde arkamızdan bir şeyler kalsın istiyorum. Bu yüzden bunları çizdim, çizerken sıkıldığım zaman şiir, kısa hikaye yazdım, güfte yaptım. Engelli kardeşlerime tavsiyem, üretsinler. Engelli insanlar dünde vardı, bugün de var, yarın da olacak. Gelecekte engelli bireylere neler bırakabiliriz? Beethoven, kulakları duymadığı halde beste yapmış, bırakmış. Aradan yüzyıllar geçmiş, onun eserleri konuşuluyor. Neden içimizden de böyle sanatla ilgilenen insanlar çıkmasın.” ifadelerini kullandı.
Özcan, ilkokul, ortaokul ve lise diplomasını dışarıdan hocaların yardımı sayesinde aldığını dile getirerek, iki hayali olduğunu, bunlardan birinin üniversite diploması almak, diğerinin de şiir kitabı çıkarmak olduğunu belirtti.
Anne Aynur Özcan da ateşli hastalık geçirmesi sonucu engelli hale gelen oğlunun her şeyiyle ilgilendiğini, hayatını onunla sürdürdüğünü söyledi.
İllüstrasyon çalışmalarını çok beğendiğini dile getiren Özcan, “Oğlumu çok seviyorum, onunla gurur duyuyorum. O benim bir tanem. İnşallah çalışmalarına karşılık bir şeyler alır. Sayın Cumhurbaşkanımızdan sahip çıkmasını, iş imkanı vermesini istiyorum.” dedi.